Adana Ekincilik Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir: “Adana’yla Beraber Tarımın Yüzdelik 40’ını Özne Bölgeler; Maraş, Osmaniye, Malatya… Çokça Yoğun…

Vukuf: EMRE SERCAN İKE/ Almaç: ÜNAL AYDIN

Adana Ekincilik Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, 6 Şubat depremlerinin üreticiyi etkilediğini belirterek, “Adana’yla bu arada tarımın yüzdelik 40’ını özne bölgeler buralar, Maraş, Osmaniye, Malatya…Bununla beraber o bölgelerde ağır sıklet benzeri sorumluluk oluştu. Ölümler, zirai araçların binaların enkazların altında kalması, onun birlikte orada çalışmaların devam edememesi, örneğin ekiliş yapılan yerlerde üretimin bitmeme edememesi. Oradaki üreticilerimiz, örneğin soğan ekmişse bunu aynı şekilde devam ettirebilmesi için gübresini, sulamasını, zirai anlamda sürdürülebilirlik anlamında yapılması gerekenleri yapamıyor. Bu bağlamda çok kısık sıkıntıları oluştu o bölgelerde” dedi.

Adana Ekincilik Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta yaşanan iki balaban depremin yanı sıra girdi maliyetleri ve kuraklığın üstelik zirai üretimi etkilediğini belirterek şunları söyledi:

“ÜRETİCİLERİMİZİN DESTEKLEMELERİNİN ARTIRILMASI VAZGEÇILMEZ”

“Adana, başka yerlere göre daha az etkilenen bölgelerden. Ayrıksı bölgelerde Adana’yla bu arada tarımın yüzde 40’ını eden bölgeler buralar, Maraş, Osmaniye, Malatya… Bununla beraber o bölgelerde tehlikeli aynı sorumluluk oluştu. Bu sıkıntının ölümler, zirai araçların binaların, enkazların altında kalması, onun birlikte orada çalışmaların devam edememesi, örneğin ekiliş yapılan yerlerde üretimin bitmeme edememesi. Oradaki üreticilerimiz, söz gelişi soğan ekmişse bunu aynı şekilde bitmeme ettirebilmesi için gübresini, sulamasını, zirai anlamda sürdürülebilirlik anlamında yapılması gerekenleri yapamıyor. Bu bağlamda çokça ağırbaşlı sıkıntıları oluştu o bölgelerde.

O bölgelerdeki sıkıntıların tıpkısı şekli de iş anlamında, insanlar hariç çıkamıyor, çöküntü var, ölüleri var. Tıpkısı şekilde zirai işçiliği de sürdürmekte zorlandılar. Antrparantez bir nice paketleme sahibi Adana’evet geldiler. Adana’üstelik fason ara sıra paketlemeler da kiralayarak, fason mal çalışıp sıkı dışına ihraç etmeye başladılar. Onlar üstelik oradaki ister yıkılanlar lüzum hasarlı olanlar Adana’evet akmak zorunda kaldılar. Hatay bölgesini bahsediyorum, sair bölgelerden bahsediyorum. O bölgelerde haddinden fazla ağır sıkıntılar var. O bölgelerdeki tarımsal anlamda çalışmaları yapan üreticilerimizin borçlarının silinmesi, ayrıntılı vadeye ayrımsız şekilde krediler verilmesi, desteklemelerinin artırılması vazgeçilmez, zorunlu. Zira o bölgelerin hangi durumda olduğunu biliyoruz ama şurası birlikte biliyoruz kim fiyatlarda muayyen çıkışlar oldu. Bunu katışıksız depreme angaje etmek birlikte makul değil.

“SON 3 YILDIR BAZI SEBZELERDE CİDDİ ÇIKIŞLAR OLDU, NEDENİ GİRDİ MALİYETLERİNDEKİ YÜKSELİŞ”

Serencam yıllarda, alelhusus son 3 yıldır hele bazen sebzelerde domatesten başlayarak gösterişli çıkışlar oldu. Bunun nedeni girdi maliyetlerindeki yükseliş. Bu maliyetlerdeki yükselişler, üreticinin ekmemesiyle beraber başladı. Bittabi depremin sınırlı bire bir etkisi olsa üstelik ama bizim gözlemimiz, istatistiksel verilerimiz gösteriyor ki teşrinievvel alanlarımızın gitgide daralması hele serada…

“SABIK YIL 22 BİN DÖNÜM ÇİLEK EKİLMİŞTİ BU YIL 6 BİN DÖNÜM EKİLMİŞ”

Üretici tıpkısı şekilde girdi maliyetlerinin gâh ürünlerde yüzde 200-250’lere varmasıyla beraber, bazı ürünlerde ekimi azalttı. Hele serada ekimi azalttı. Bu teşrinievvel azalmasıyla beraber fiyatlar üstelik imdi. yeknesak vereyim, meyveden emsal vereyim; Silifke bölgesine somut adına bir örnek verebilirim. Sabik sene 22 bin dönüm çilek ekilmişti bu sene 6 bin dönüm mezru. Bunun nedeni dahi örneğin geçen yıl dönümde 6 bin liralık olan maliyet bu yıl 22-23 bin, 24 bin lirayı bulmuş, üç katına neredeyse varıyor. İşte bu maliyetler üreticiyi bire bir şekilde üretimden kaçırıyor. Hele market zincirindeki, tarladan sofraya revan bu zincirde birlikte çok sakil aynı maliyet artışı da var. Bu maliyet artışlarının de esas nedeni esasen o ürünü çalışan, paketlemelerin, halcilerin yahut tüccarların kişi maliyetleri üstelik bir şekilde arttı. Yani tarladan kayran kayırıcı birlikte bir şekilde koyduğu kasanın yüzdelik 200-250’lere arttığını, nakliyesinin, navlununun arttığını henüz bilahare buna benzer değişik giderlerin arttığını ve tıpkı şekilde buna yansıttığında da üreticiden tüketiciye giden bu yolda, bu organizasyondaki bütün etmenler araçlar yükseldi. Nedeniyle tabi tarafta tıpkısı sarsıntı yüzdelik 40’ı etkileyen benzeri bölgenin depremi ama temelde zamanla yıllar bakımından mütenakıs ilk teşrin alanları, işte biliyoruz kim, Türkiye’nin kısaca 35-40 milyon dekar düz ekilmemeye başlandı. Bu üretimden kaçış anbean hızlandıkça teşrinievvel alanları azalıyor. Teşrinievvel alanları azaldıkça aynı şekilde maliyetlere yansıyor.

“TARIMSAL ŞIŞKINLIK ZAMAN TÜİK’İN VERİLERİNE BİLE YÜZDELIK 120’LERİ AŞMIŞ DURUMDA”

Biliyorsunuz tarımsal şişkinlik zaman TÜİK’in verilerine bile yüzde 120’leri aşmış durumda, benzeri şekilde bu yansıyor tüketiciye. Üreticiye baktığımızda müstahsil benzeri şekilde söz gelişi şu tarlayı ektiğinde, mısır namına ektiğinde esasen yıl böylelikle hasada geldiğinde biçtikten bilahare, total anlamda eline sabik cirosu gine ekimini sağlayacak rakama muadil değil bundan sonra. Aynı açığı çıkıyor. Bu dahi kendisinin yine ekebilmesi üzere döl, buğday, darı ya dahi ne ekecekse buna analog süt asıl anlamda girdileri, tarımsal sürdürülebilirliğin devam etmesi amacıyla ekmesi gereken girdi maliyetlerini yeniden ekemediğinde yüzdelik 30’luk aynı açığı çıkıyor. Zımnında bundan dahi tıpkı kaçış oluyor. Zat hayati yerine girdisini, öz ailesini geçindirmenin dışında yeniden ürününü ekebilmekte zorlanıyor. Bu dahi benzeri şekilde ilk teşrin alanlarını azaltıyor.

“HAVALARIN DENGESİZ OLMASI BİTKİYİ DA ŞAŞIRTIYOR”

Kuraklık bitkilerin gelişmesinde haddinden fazla gösterişli hasar veren tıpkı olay. Söz Gelişi buğday şu anda söz gelişi su istiyor, yağmur istiyor. Bu buğday eğer gerektiği dönemlerde yağmuru almazsa dönüm birimden vereceği kilogram, rekolte çokça elan gerilere gidebiliyor, düşebiliyor. Örneğin 700 kilo verecek olan buğday, muayyen dönemlerde yağmurun yağmamasından nısıf yarıya da azalabiliyor. Nedeniyle bitkinin gelişmesi haddinden fazla aheste hasar alabiliyor. Söz Gelişi yıpranmamış ekilen mısırlarda ekilmesinde da çok alçak teessürat yaşandı. Çünkü ekilecek tarlanın henüz geçmiş yağmur yemesi lazımdı. Birçok yetiştirici suladıktan sonraları sınırlı bir nem oranına ulaştıktan sonraları teşrinievvel yapmaya başladı. Yaptı amma ondan sonra da yağmur bekliyor. Zımnında yağmurun çok kilolu önemi var. Dönemsel kendisine süreli adına yağmurun, ekilen, ekilmiş olan buğday kabil akdarı kabilinden diğer ürünlerde dahi örneğin baran diyoruz ama kuraklık tıpkısı şekilde farklı soğuk havayı üstelik getirebiliyor ya dahi çokça ısıdam havayı bile getirebiliyor. Bu toptan ısınmaya mecbur namına erken başlayan sıcaklar aynı şekilde bile narenciyede de er uyanmaya sebep oluyor. Er uyanmaya neden olan ağaçlarda uyanmalarla bu arada çiçek açması başlıyor. Bu öz narenciyede değil, sert çekirdekte üstelik olabiliyor. Ağaç ürünlerinde üstelik olabiliyor. Şeftalide, erikte, narenciyede… Bu toptan ısınma çiçeklenmeyle bu arada açtırdığı çiçekleri benzeri şekilde bilahare yine geriye dönüp bu misil sezon normallerine dönüp soğuğa döndüğünde birlikte yanmalar başlıyor. Bu el toprak ürünlerinde bahsettiğimiz mısır, buğdayın dışında de ongun ürünlerinde bile sıkıntılara başlıyor. Bu sefer mahsul kaybı orada birlikte başlıyor. Baharla bu arada gelişmesi lazım döllenmiş aynı şekilde çiçeğini döküp meyveye dönüşecek olan çiçekler bu misil döküme başlıyor, soğukla beraber evet dahi sıcakla beraber, er tıpkısı şekilde oluşması, yani bire bir muvazenesizlik söz konusu oluşmaya başlıyor. Havaların denyo olması bitkiyi da şaşırtıyor. Tıpkı şekilde ağaç er uyanıyor. Erken uyanan dikme er semere üzere çiçekten dönüyor. Çiçekten dönen çiçekler ayrımsız müddet sonradan yeniden sevimsiz havaların gelmesiyle bu arada darbe yiyor, döküm başlıyor. Bu kez ağaç ürünlerinde azalmalar oluyor. Buğdayda, mısırda güç benzeri yağmur gerekiyor. O bile aynı şekilde verimsel adına azlığa sebep oluyor.

“YAĞMUR YAĞMADI DIRLIK DİYE BİR ÖZ YOK”

Ekinci Yunus Belletici ise tarımdaki girdi maliyetlerinden veca yandı. Desteklerin artırılması gerektiğini söyledi. Belletici şöyle konuştu:

“Derdimiz sıcaklık yani yağmur yağmadı hayat diye niteleyerek tıpkısı şey namevcut. Yani geleceğimizden korkuyoruz. Hangi ekeceğiz, algı mıyız, alamayacak mıyız, barajda akarsu biter mi, huzurumuz bulunmayan. Girdi maliyetini söylemeye lüzumlu bulunmayan mahvolduk. Mazotmuş, gübreymiş valla içinden çıkacağı yok. Matbu desteği alıyoruz ama kaç lira kim, 50 lira mı ne… 100 dönüm yere 5 milyon (bin) teklik bindi veriyor. Zaten bir traktör akşama kadar 2-3 bin liralık yakıveriyor. Masraf kazanmıyor ya, öyle katmerli tıpkısı rüşvet kalmadı. Müzaheret etmeleri lazım. Bindi olsun çiftçi hallolur.”

Share: